3 Mart 2010 Çarşamba

HEDWIG VE KIZGIN ÇIKINTISI: Mitolojik Hedwig


John Cameron Mitchell’in 2001 yılında vizyona giren ve çok kısa sürede kültleşen filmi “Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı(Hedwig and the Angry Inch)” Berlin Duvarı’nın yapılması ve yıkılması arasında geçen sancılı süreci ve ondan sonrasını hiçbir kimlik altında tanımlayamayacağımız karakterler üzerinden anlatarak hem aidiyet, queer kültürü, cinsel kimlik ve etnik köken gibi konularda kafa yorarken hem de bu kavramları dünyada değişen siyasi atmosfer üzerinden anlatmayı tercih ediyor. Filmin tek derdi ise bütün politik söylemlerden, yalanlardan ve kalıplaşmış kavramlardan kendini soyutlayarak sevginin kökeni, insanın varlığı, hayatın anlamı gibi kavramları sorgulamak ve önyargıların olmadığı bir dünya tasvirini gözler önüne sermek.

Film, Hedwig’in müzik yolculuğunda geriye dönüşlerle kendi kişisel tarihini seyirciye anlatması üzerine kurulu. Hikaye kronolojik olarak kısaca şöyle: Doğu Almanya’da, Berlin duvarının inşa edildiği yıl Hansel dünyaya gelir. Küçükken babasının tacizine uğrayan, annesi babasını evden kovduktan sonra yalnız bir çocukluk geçiren Hansel’in en büyük tutkusu Amerikan ve İngiliz rock müzik gruplarını dinlemektir. Bir Amerikan askerine aşık olan Hansel onunla beraber Amerika’ya gitmek ve evlenmek ister. Fakat adamın evlenmek için tek bir şartı vardır o da Hansel’in cinsiyet değiştirmesi. Annesi de bu durumu destekler ve pasaportunu ona vererek ismini Hedwig olarak değiştirir. Cinsiyet değiştirme operasyonu çok başarılı geçmez, vajinasının olması gereken yerdeki delik bir süre sonra kapanır ve bir inçlik penisiyle kala kalır. Amerika’ya gittikten sonra, evlendiği adam onu sarışın bir erkek için terk eder. Bebek bakıcılığı yapmaya başlar ve çalıştığı evde sonradan “Tommy Gnosis” adını alacak olan genç bir çocukla karşılaşır. Ona rock müzikle ilgili bildiği her şeyi anlatır, aradığı diğer yarısının bu çocuk olduğuna inanmıştır Hedwig fakat ilişkileri bir şekilde sona erer. Tommy çok ünlü bir rock star olmuştur hem de Hedwig’in yarattığı müzik ve imajla. Yalnız başına kalan Hedwig bir şekilde bir rock grubu kurar ve Bilgewater Inn denizürünü restoranlarında tüm Amerika’yı dolaşarak hikayesini anlatır. En büyük hedefi ise Tommy’i bulup ondan intikam almaktır.

Film, sevginin kökeni, aşk, yaşamak gibi kavramları sorgularken insanın kökenine, varoluşuna doğru bir yolculuğa çıkıyor. İnsanlığın tarih boyunca kendine sorduğu ve asla net bir cevap alamadığı sorular üzerine kafa yorarak, her hikaye gibi, mitolojinin cevap vermeye çalıştığı sorulara yanıt arıyor. Film, bunu yaparken önümüze mitolojik bir kolaj sunuyor. Yunan mitolojisinden Zeus, Roma mitolojisinden Jüpiter, Mısır’dan Osiris, İskandinavya’dan Thor ve örgü örebilen bir Hint tanrısı filmin belki de özünün yakalandığı anda, “Origin of Love” şarkısı içinde yer alıyor ve Hedwig aşkı farklı mitolojik sistemlerin tanrılarını bir araya getirerek anlatmayı tercih ediyor. Bir mitoloji kolajı yaratıyor.

Bu yaratmaya çalıştığı kolaj filmin söylemi içinde de tutarlı bir noktaya oturuyor. Filmin ana karakterleri hiçbir cinsel ya da etnik kimlikle tanımlanamayacak kadar arada kalmış, aidiyetsizliği temsil eden karakterler. Hedwig, cinsiyet değiştirme operasyonu sonrası vajinası olmasını beklerken, penis bile diyemeyeceği bir inçlik bir çıkıntı sahibi oluyor. Yitzhak, erkek görünümünde olsa da Hedwig gibi bir “drag queen” olma hayali içinde yaşıyor. Hatta filmin sonunda Venus benzeri bir kadına dönüşerek bir tanrıça gibi hareket ediyor. Hedwig, her ne kadar cinsiyetler arası bir noktada dursa da filmin sonunda “drag queen” olarak bile tanımlanamayacak bir noktaya gelerek tanımsız, kimliksiz, saf insan haline karanlık sokakta çıplak bir şekilde tek başına yürüyerek dönüşüyor.

Bu kadar dönüşüm geçiren karakterler var iken, filmdeki metamorfoz geçirilen anları ve onların işlevlerini de belirlemek gerekiyor. Hedwig’in morfolojik olarak dönüşüm geçirmesi, erkek bedeninden “kadın” bedenine dönüşümü(dönüşememesi) cinsiyet değiştirme operasyonuyla gösterilmiş oluyor. Operasyondan sonra Hedwig’in geçmişteki görüntüsünden, sarı saçlı rock şarkıcısı Hedwig görüntüsüne hızlı bir fade to white kullanılarak yapılan geçiş, karakterin fiziksel değişimini görünür kılıyor. Erkek bedeninden, cinsiyetsiz bir bedene dönüşen Hedwig filmin son kısmında tekrar bir dönüşüm geçirerek, alnındaki “haç” ile bir İsa figürüne, hatta her türlü kimliğinden kurtularak bir yarı tanrıya dönüşmesi de karakterin ikinci metamorfozuna denk düşüyor. Sonunda Tommy’le benzer bir fiziksel görünüme kavuşan karakter hem dönüşüm geçirmenin “yansıma”sına dair bir gösterge olurken hem de aradığı diğer yarısının da bir figürü oluyor.

Geçirilecek olan dönüşümün ilk sinyali film dilinin kullanılmasıyla filmin daha önceki bir sahnesinde de açık ediliyor. Almanya’daki evlerinin mutfağında, fırının içinde rock müzik dinleyen küçük Hansel ile dönüşüm geçirmiş olan Hedwig görüntüsü aynı mekanda farklı zamanlarda tekrar ederek değişimin sinyallerini veriyor. Sahnenin sonuna doğru Hedwig’in fırının içindeki görüntüsünün kendi etrafında dönen kamerayla anlatılmış olması da dönüşümün döngüselliğine dair de bir anlam yaratmış oluyor.

Metamorfoz geçiren Hedwig’in, Nors mitolojisindeki Sif karakterinin sahip olduğu özelliklere de sahip olması Hedwig’in mitolojik özelliklerini destekliyor. Filmde “Origin of Love” sekansında bahsedilen Thor’un karısı olan Sif, altın rengi saçlarıyla ünlü, doğurganlığı ve bereketi temsil eden bir karakter. Hikayeye göre kötü kalpli tanrı Loki, reddedildiği için Sif’in saçlarını kesiyor. Buna çok üzülen Thor, Sif için altından yapılmış bir peruk hazırlatıyor. Aynı şekilde tüm film boyunca farklı modellerde de olsa altın sarısı peruğunu hiç çıkarmayan Hedwig, Sif ile bu yönde benzerlikler taşıyor. Hatta, diğer bir hikayeye göre Sif, Thor’u korumak için bir ağaca dönüşüyor ve Thor onun içinde saklanıyor. Yani Sif metamorfoz geçirmiş bir karakter. Ayrıca Sif, tek eşliliğe inanan bir tanrıça. John Lindow’a göre “Sif” etimolojik olarak eski Germen dilinde ilişki, evlilik ve yasal ilişki gibi kelimelerin türediği kelime olarak da kabul edilebiliyor. Burada da Hedwig’in de metamorfoz geçirmesi ve diğer yarısını arayan aslında tek eşli bir karakter olması Sif ve Hedwig’i birbirine yaklaştıran diğer bir öğe oluyor.

Filmde çokça üzerinde durulan iki eşlilik durumu mitolojik olarak “androgynous” tanrılarına dayanıyor. Bu tanrılara farklı mitolojik sistemlerde karşılaşmak mümkün. Teolojik ve felsefi olarak bu kavramı ilk olarak Gnostic Hristiyanlar’ın düşünce sisteminde ortaya çıkıyor. “Origin of Love” şarkısının tamamı bu inanışın kökenlerine dayanıyor. Tek bir yerden ya da kaynaktan dünyaya gelmediğimiz, farklı güçlerin bir araya gelmesiyle oluştuğumuza dair bir düşünce sistemi oluşturuluyor.

Bu mitolojideki “çeşitlilik” durumu filmin de toplumsal olarak savunduğu “çeşitlilik” kavramına denk düşüyor. Karakterlerin, kabul edilen genel geçer kavramlar üzerinden tanımlanamaması, fiziksel özelliklerinin belirsizliği ve bu karakterlerin filmde “kahraman” olarak gösterilmesi filmi her türlü ayrımcılığı kınayan, toplumsal çeşitliliği savunan hatta insanları hiçbir etiketle tanımlamamaya çalışan bir filme dönüştürüyor. Toplum için “sıra dışı” olan görülen biseksüel, gay, lezbiyen, transseksüel, travestiler filmde “sıradan”laştırılıyor, daha çok “olağan”laştırılıyor. Bu da aslında mitolojinin insanlık durumları üzerinde yarattığı hikayelerin anlatımlarıyla örtüşüyor. Mitolojide sıradan olan sıradışı olarak anlatılıyorsa ya da sıradışı olan sıradanlaşıyorsa, “Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı”ı da aynı şeyi yapıyor. “Sıradışı”, “toplumdışı” olarak gördüğümüz karakterler sıradanlaşıyor ve olağanlaşıyor. Böylece film sadece bir insan olarak varolabilmenin güzelliğine bir methiye düzerek kafamızdaki yaftalama mekanizmasını kırmaya çalışıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder